Herkese merhaba 😃☀️🌞
Nasılsınız? Umarım iyisinizdir. Antoine de Saint-Exupéry, tahmin ediyorum ki birçoğumuzun bildiği bir isimdir,Küçük Prens’in yazarı kendisi. Ancak onun için Küçük Prens’in yazarı ile tanıtmak, yazdıklarına ve yaşadıklarına dair eksiklik olur. Bu yüzden kendisinden biraz daha ayrıntılı bahsetmemiz lazım. Fransa'nın Lyon kendinde doğdu; beş kardeşin üçüncüsü ve dört yaşına gelmeden babasını kaybetmiş. Uçakları seviyor ve ilk defa 12 yaşındayken uçtu,17 yaşında iken kardeşi François'i kaybetti. Bir süre denizcilik okulu oku, sonrasında mimarlık okudu ama mezun olmadan okuldan ayrılıp Fransız Ordusuna katıldı ve Fransız Hava Kuvvetlerine geçti. Ailesi ve nişanlısı Louise Lévêque de Vilmorin'in ısrarı ile ordudan ayrılıp Paris'te bir ofiste çalışmıştır. Bu dönemde nişanlısı ile ayrıldı ve 1926'da tekrar uçmaya başladı. Air France'ı oluşturan havacılık şirketlerinden biri Aéropostale’de posta pilotu olarak Toulouse-Dakar seferleri yapıtı ve daha sonra Güney Fas’taki İspanyol bölgesi olan Cape Juby Havaalanı’nda çalışır. Buradaki görevlerinden biri de, Sahra’ya düşüp yerli kabileler tarafından esir alınmış pilotlar için bu kabilelerle müzakereler yapmaktı. Fransız hükümeti bu görevi dolayısıyla onu Légion d’honneur nişanıyla ödüllendirir.1926’da işi nedeniyle Arjantin’e taşınır. 1931 yılında, daha sonra Küçük Prens’teki Gül’e ilham kaynağı olacak olan Consuelo de Saint Exupéry ile Paris’te evlenerek kitabı yazar. 1935 yılında André Prévot ile birlikte Paris-Saigon arası uçuşta rekor kırmaya çalışırken Libya Çölü’ne düştü,ekibi ile. Zorlu geçen dört gün sonunda bir bedevi tarafından bulunurlar. Antoine de Saint-Exupéry, İspanyol İç Savaşı sırasında muhabir olarak da görev yapmış. İkinci Dünya Savaşı patlak verdiğinde orduya tekrar karılır. Fransa yenilince ABD’ye gider. Eserleri Vichy Fransası’nda yasaklanmış. Yüzbaşı olarak Amerika Hava Kuvvetleri’ne katılır. 31 Mart 1944'te bir uçuşu sırasında vurularak denize çakılır ve yazarın . uçağının enkazı ancak 2000 yılında bulunabilmiş.
Giresun Evladım Sana Diyorum oku iz bırak ekibi ile hazıran atında Bir Çift Yürek kitabı ile bu kitabı okuyoruz.İki kitap arasında başka kitaplar okudum ki hem unutmayayım hemde rahatça yetiştireyim diye. Tarihi ne kadar bilmesem de rahatça okuyup yetiştirdim, iki kitabı da. Kitabın başında yer alan “Bu kitabı dostum Henri Guillaumet’e adıyorum.” sözü ilerleyen sayfalarda cevap olarak karışımıza çıkıyor. Guillaumet, Saint-Exupéry’nin Aéropostale’da beraber çalıştığı pilot arkadaşlarından biridir. Kitabın bir kısmında onu ve ona dair bir anısına yer vermesi oldukça güzeldi.
Guillaumet, kış aylarında And Dağları üzerinde seyrederken bir fırtınaya yakalanmış ve dağa acil iniş yapmak zorunda kalan uçak ve pilotun kendisi. Rüzgar o kadar serttir ki uçaktan çıktığında ayakta duramıyor. Kardan bir sığınak yapmış ve orada iki gün iki gece kalmak zorunda kalmış. Daha sonra fırtına dinerek, beş gün dört gece yürümüş.
Guillaumet’in kaybolduğunu duyunca pilot arkadaşları uçaklarıyla onu aramaya çıkar. Saint-Exupéry de onlardan biri doğal olarak. Zaman ilerledikçe umutları tükenmeye başlar. Saint-Exupéry’nin tabiriyle “beş frank için cinayet işleyebilecek” kaçakçılar bile o mevsimde arama yapmayı kabul etmez ve “Kış vakti Andlara giren çıkamaz.” derler. Şilili memurlar da onlara artık aramaktan vazgeçmelerini şöyle söyler: “ Kış ortasındayız, iniş sırasında arkadaşınızın başına bir şey gelmemiş olsa bile, geceyi orada geçirmişse kurtulamaz. Yukarıda gece üzerinden geçerse insan donar.” İşte, böyle bir yerden kurtulmayı başaran Guillaumet'i kutladım. Bir an boynuna sarılasım geldi kurtulduğu için.
Bu uzun yürüyüş sırasında bir ara yere düşen Guillaumet, pes etmek üzere olduğunu ve başından geçenleri arkadaşlarına anlatırken şöyle anlatıyor: “Karımı düşünüyordum. Sigorta poliçem onu sefillikten kurtarabilirdi.” Daha sonra aklına bir insanın kaybolduğunda ölü kabul edilebilmesi için dört yıl geçmesi gerektiği geldiğini de ekler ama buna rağmen yürümeye devam etmiş. “Onun büyüklüğü kendini sorumlu hissetmesiydi” diye söyler yazar ve ekler: “Kendine, postasına, onu bekleyen dostlarına karşı sorumluluk duyuyordu. Dostlarının acıları da sevinçleri de onun ellerindeydi. Uzaklarda, canlıların yuvasında, yeniden kurulan ve kendisinin katılmak zorunda olduğu şeye karşı sorumluydu. Mesleği ölçüsünde birazcık da insanların kaderinden sorumluydu. Guillaumet şu deliduman ve âlicenap ufukları yapraklarla kapatma vazifesi üstlenmiş şu deliduman ve âlicenap adamlardandı. İnsan olmak, kesinlikle sorumluluk sahibi olmak demekti. İnsan olmak, suç kendisinin olmasa bile o suçtan utanmaktır. Bir dostunun sebep olduğu bir zaferden gurur duymaktır. Kendi taşını yerine yerleştirerek dünyanın kurulmasına yardım etmektir.”
And Dağları’nın ölümcül kışından sağ kurtulan Henri Guillaumet’in hayatı, 1940 yılında uçağın bir İtalyan savaş uçağı tarafından vurulması sonucu Akdeniz’e çakılmasıyla son bulur. İnsanların Dünyası; Havayolu, Arkadaşlar, Uçak, Uçak ve Gezegen, Vaha, Çölde, Çölün Ortasında ve İnsanlar olmak üzere sekiz bölüm var. Saint-Exupéry bu kitapta başından geçen bazı şeylere yer vermesi, Küçük Prens kitabı gibi özel kılıyor. Mesela 1935 yılında Libya Çölü’nde geçirdiği kazayı, Mağripli bir köleyi efendisinden satın alarak azat etmesini ve kölenin özgür olduktan sonra başından geçenlere de yer vermesi güzeldi. Yazarın hayata bakış açısını ve anılarını yansıtan eşsiz bir kitap. Küçük Prens gibi renkli bir kitap değil, biraz karamsar geldi,bana ama Küçük Prens kitabı kalitesinde eşsiz bir yapıt. Tavsiye ederim. Keyifli okumalar.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder