Herkese merhabalar, iyi haftasonları 😃☀️🌞
Nasılsınız? Haftanız nasıl geçiyor? Ocak ayı çok hızlı geçti değil mi? Yarın Ocak ayı bitiyor ve yeniyılın ilk ayından hiçbir şey anlamadım desem yeridir. 1995 yılında ele alınmış, 1998 yılı Nobel Edebiyat Ödülü almış ve Kırmızı Kedi Yayınları ile başarılı bir basım olmuş bir kitap. İkinci kez okuduğum bir kitap. Sıralı cümleler halinde yazılması nedeniyle beni ikinci kez yoran bir kitap ama çok sevdiğim bir kitaplardan biri. Her şey, her şeyi bembeyaz gören bir adam ile aniden başlıyor. Farklı yerlerde olsa da benzer şekilde görme yetilerini kaybeden altı kişi ile aniden büyüyor; açıklanamayan bir salgın taşıyıcıları ilan edilerek eski akıl hastanesine karantinaya alınırlar. Burası toplumsal kaosun başlangıç noktasıdır. Çünkü zihinsel ve ruhsal açıdan sağlıklı yedi kişi, sadece görme kaybı ile delilik sınırına sürüklenirler. Bu körlük için bir uyanış oluyor; iki yüzlülük, hırsızlık, istismar, yolsuzluk vb diğer her şey hem kendi hemde topumun iliklerine işlemiş ve bu körlük ayna tutmaktadır. Burada yani akıl hastanesine yatırılan körler, kendi düzenlerini devam ettirerek yönetime karşı da eleştiriyi göstermekte. Mevcut düzene karşı getirdikleri anlayış ile birbirlerine karşı Umut olmuş ve birdenbire başlayan körlük birdenbire biter. Yıkılan düzen yeniden her seferinde düzenlenmek için farklı formlarda gerçekleşeceğini gösteren bir kitap. Keyifli okumalar. 🌺
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder