Nasılsınız? Umarım iyisinizdir. Çok şey öğrendiğim ve deneyimlediğim bir ay oldu. Bakalım Mayıs ayında neler öğrenip, deneyimleyeceğim. ☺️ Yazarın bolca sembolizmi benimsediğini gördüğümüz bir kitap. Eski Türkçe bir kaynakla başlayıp, Cumhuriyetin ilk kurulduğu yıllarda yaşayan subayın hayat hikayesini, subayın yerine kendimizi koyarak okuduğumuz bir kitap. Akıcı ve güzel bir kitap. Yer yer sembolizmi fazla yorduğu için sıksa da güzel bir kitaptı. Keyifli okumalar.
Nasılsınız? Umarım iyisinizdir. Duygusal olarak zorlu bir süreçten geçiyor olsam da; hatamı fark ederek ve kabul ederek, kendimi düzeltip ve kendimi toparlayıp doğru adımlar atmaya çalışarak okuduğum ilk kitap. Ayrıca yazardan okuduğum ilk kitap. Selahattin Demirtaş’ın kitaplarını okusam mı okumasam mı derken okumaya karar verip, bir buçuk saatte keyifle okuduğum bir hikayelerle dolu bir kitaptı. Kitaptaki her hikayede yer alan karakterler bize çok tanıdık gelen, onlar gibi düşünüp hissettiğimiz bir kitap. Tavsiye ederim. Keyifli okumalar. 🌸
Nasılsınız? Bugünkü üçüncü ve son yorumum. 🥰 Kitap, toplam üç bölümden oluşuyor. İlk bölümün birinci kısmında matematikçi D'Alembert ile Diderot'un konuşmalarında D'Alembert uykusunda sayıklamasıyla, ikinci kısma geçiyoruz ve burada Mademoiselle de L'Espinasse, doktor Bordeu'yu çağırıyor ve bu sefer de onlar kendi aralarında felsefe konuşmaları yapıyorlar ve son kısımda ise yine doktor ve matmazel konuşma yaparlar. Bu bölümdeki konuşmaların konusu evrim ve evrenin düzeni, yaşam ve ölüm oluşturmaktadır.
İkinci bölümde filozof Crudeli, La Marechale *** ile din ve ahlak konularından konuşurlarken, son bölümde ise Diderot, Başrahip Barthelemy ile din ve öteki dünya üzerine konuşur. Üçüncü ve son bölümde genel bir toparlama olmuş, sanki. Okurken aklıma lisansta iken felsefe dersime giren Yunan hocam Dimitri geldi. Sanki onun dersindeymişim gibi hissettim. Tavsiye ederim. Keyifli okumalar. 🌸
Nasılsınız? Umarım iyisinizdir. Bugünkü ikinci yorumum vs ikinci kez okuduğum bir kitap. Yazarın on yıllık araştırmasıyla yazılmış bir kitap. Kitabımız 1900’lü yılların başından başlıyor. İkinci meşrutiyetin, İttihat Terakki, Trablus-Balkan-Çanakkale ve Kurtuluş Savalaşrı,Sarıkamış, Ermeni Techiri, Lozan Antlaşması, mübadele ve Cumhuriyeti kurulması işeniyor. Yansız bir bakış açısı ile yazılmış olması gayet güzel olmuş. Kitap Atatürk’ün doğumundan Cumhuriyetin kuruluşuna kadar oluşan 22 bölümden oluşuyor.
Fethiye’nin yakınlarındaki Eskibahçe köyünde geçiyor ve merak edip böyle bir yer nasıldır diye araştırdım. Kyakmyden esinlenerek yaratıldığını öğrendim. Eskibahçede herkes farklı din ve mezheplerden olsa da kardeş gibi yaşarlar. Herkes birbirini kutsal günlerini kutlarlar, dua ederler. Fakat bu barış dolu köyü rahat bırakmaz, dünya. Sabahlar nedeniyle, bu köyde huzur ve güzellik bozulur. Alttan alta mizahi bir anlatım var ve okurken bir şeylerin taştığını hissettiğimiz, kaybolan ve yok olan şeylerin olduğunu hissederek okuyorsunuz. Tavsiye eder miyim? Kesinlikle. Keyifli okumalar. 🌸
Nasılsınız? Umarım iyisinizdir. Hepinize güzel bir hafta sonu diliyorum. Yazarımızın okuduğum altıncı kitabı. Yazarın anlatımını, kalemini çok beğendim. Lyon’da Düğün başlığında Jakobenler ile Jirodsnler arasındaki en kanlı tartışmanın yer aldığı Lyon’dan ayaklanmanın bastırılmasıyla yayınlanan genelgede kentin yerle bir edilmesine karar verilir. Uyumlu ve ılımlı olan George Counthon’un politikasından rahatsız olan terör yanlılarının şikayetleriyle Joseph Fouche atanır ve en kanlı kıyım yaşanır. Haklarında infaz kararı çıkmış kişilere 20 kişi daha gelir ve gelenlerden biri de Cumhuriyetçilere karşı savaşmış olan Robert’tin nişanlısıdır. Sevdiği adamın affedilmesi için yanına gittiği Fouche’den idam edildiği yalanını öğrenince hakaretler yağdırır. Ölümüne sebep olacak hakaretlere rağmen nişanlısıyla son saatlerin geçirir. Çiftin kısa süren mutluluğu için ellerinden geleni yaparlar. Aralarında bulun bir papaz tarafından nikahları kıyılır ve geceyi başbaşa geçirirler. İnfaz ile çiftin umutları, gelecekleri Rhone ırmağında sürüklenerek kaybolur. Merak edip yer araştırması yaptığım bir bölüm oldu. İçime dokunan bir kitap oldu.
İki Yalnız İnsan bölümünde fabrikadan çıkan işçilerin arasında en arkadaki topal adamın kuşağına defin bir işleyiş ve hıçkırık sesi gelir. Etrafına baktığında tren raylarının üzerinde birinin oturup ağladığını görür. Yoluna devam etmek istese de bu kişinin Çirkin Jula olarak bilinen iş arkadaşı olduğunu fark eder. Benzer acıları yaşadıkları için kızın omzuna elini koyar ve kız, fabrikada onunla dalga geçmeyen nadir kişilerden biri olduğunu fark edince sakinleşir. Jula, fabrikadaki herkesin kırlara gideceğini öğrenince heyecanlanmış ama alaya alındığı için tepki verince dövülmüştür. Zamanla dert ortağı olurlar. İki yalnız insanı birbirine bağlayan, işleyen bir bölümdü. Hiç umulmadık bir zamanda kiminle dost kiminle kardeş kiminle düşman olacağımızı fark ettiren bir bölüm oldu, benim için.
Wondrak bölümünde çirkinliği nedeniyle ‘kurukafa’ olarak anılan Ruzsna, Mayıs 1899’da bir oğlan dünyaya getirir. 28 yıl önce frengili bir adamdan doğum yapması herkesi şaşırtır. Ruzena, 8 senedir Kont R.‘bin kentten 8 saatlik uzaklıkta ağaç evinin temizliğini yaparak, hayvan beslemek, sebze yetiştirerek ve hayvan satarak yaşamını devam ettirmektedir. Sırtında küfe ile dönerken ormanda üç kişinin tecavüzünd uğrayarak çocuğu dünyaya getirmemek için çok uğraşmış ama olmamıştır ve çocuğu ölüme terk etmiştir. Fakat çocuğun kendisine benzemediğini fark edince bağrına basar ve hayatını çocuğuna adar. Beş yılın sonunda bu gerçek anlaşılınca Başkan ve papaz harekete geçerek, çocuğun vahtiz edilmesi ve kayıtlara geçilmesi için uğraşırlar. Yedi yaşına kadar çocuğunu uzakta büyütse de oluşana yazdırmak zorundadır ve okula uzak yaşamaktadır. En uygun yol olarak hafta içleri çocuğun papazda kalmasını bulur. 1914 savaşıyla annesinin dünyasını mahvetse de, Ruzena oğlunu göndermemek için saklar. Asker kaçaklarının toplandığını öğrenince de zorlu yollardan geçilen Avcının kulübesine yerleştirir, oğlunu. Oğlanı bulurlar ve Ruzena’nın yalvarışları sonuç vermez. Daha sonrasında kente getirilerek,ertesi sabah anne serbest kalır ve oğlu askere gönderilir. Kendi travmalarımızın hem kendi hemde çevremizi nasıl etkilediğini gördüğümüz bir kitap. Genel olarak çok beğendim bir kitap oldu. Keyifli okumalar. 🥰
Nasılsınız? Umarım iyisinizdir. Yazarın okuduğum üçüncü kitabı. Katıldığım Bibliosmia Kitap Kulübünün nisan ayı kitabı. Yazarın Körlük ve Görmek isimli kitaplarını okumuş ve çok beğenmiştim. Bu kitabında da Körlük ve Görmek kitaplarının anlatımını, akışını bekledim ve bu beklenti nedeniyle mi bilmiyorum ama beğenmediğim bir kitap. Paragrafların uzunluğu, anlatım ve akış beni oldukça uzağa iten bir kitap oldu. Bu kitaba rağmen, yazara başka kitabıyla şans vermeyi de düşünmüyor değilim. ☺️
Nobel Edebiyat Ödülü sahibi yazarımız ölmeden önce yazdığı son kitap özelliğini taşımaktadır. Bunu Kabil kitabının son sözlerinden anlıyoruz. “Hikaye bitti, anlatacak başka bir şey olmayacak.” (Sayfa 139) Kitapta yazar, kendini önce Kabil’in yerine geçmesi ve ‘Efendi’ diye kastettiği Tanrı ile başbaşa kalarak hesaplaşma içerisinde olduğunu görüyoruz. Kendisini ateist olarak lanse ederek, işi şakaya vurarak ve yüksek hayal gücüyle belki de zorlu geçen çocukluğunu yok saymaya çalışmasıdır. Son derece tartışmaya açık bir kitap olması ve İslam dini haricindeki bütün dilerim kendi penceresinden değerlendirmesi hiç hoş değildi. Başka bir pencereden baktırmaya çalışırken, sınırları fazlasıyla zorlayan ve aşan bir kitap. Çünkü dinsel ve tanrısal terimleri alaycı bir şekilde ele alarak olayları çarpıtma, peygamberleri yerme ve tanrı ile dalga geçme oldukça fazlaydı ve bu beni rahatsız etti.
Adem ile Havva’nın iki oğlundan büyük olan Kabil, kıskançlık ve nefret yüzünden kardeşi Habil’i katleder. Tarihim ilk cinayeti olarak kayıtlara geçer. Soyut ve zaman kavramı olmayan Kabil, Habil’i katlettikten sonra bir yolculuğa çıkar. İbrahim peygamberin İsmail’i kurban ettiği an’a gelir. Kurban edilecek İsmail’dir ama Habil onu İshak zanneder. Yolculuğu sırasında Nuh Peygamberin dönemine de rastlar. Burada beni dinsel ve tanrısal alay, yerme ve dalga geçmenin verdiği rahatsızlığa ek olarak, ikinci kez rahatsız eden ve sınırladı fazla zorlayıp, aştığı kısım olan abartılı bir şekilde ön plana çıkarılan cinsellik ve edepsizlik kısmı idi. Nuh peygamberin eşi olan Lilith ile Kabil’in cinsel ilişkiye girmesinden bahşediyor. İşin daha da rahatsız edici kısmı Nuh peygamberin kızları tarafından sarhoş edilip uyutulması ile kızlarıyla ilişkiye girmesi. O kadar çok rahatsız edici bir kitaptı ki, benim için. Yarım bırakmayı sevmediğim için bir an önce bitsin diye baktığım bir kitap oldu. Tavsiye eder miyim? Hayır. Yine de okumak isteyenlere keyifli okumalar. ☀️
Nasılsınız? Umarım iyisinizdir. Güzel bir hafta geçirmeniz dileğiyle. Yazarın okuduğum ikinci kitabı. İlk ‘Paket’ isimli kitabını okunmuştum ve tavsiye ederim. Yazarın kalemini, anlatımını ve hayal gücünü oldukça beğendim. İlerleyiş, anlatım, hayal gücü ve kalemi başarılı oluşuyla daha ilk cümleden okuru içine alıp okutuyor. Gerilimin dozu tam ayarında idi.
Victor bir psikiyatrist ve on iki yaşında Josy isminde bir kızı vardır. Josy, kesin tanı koyulamayan bir hastalıktan müzdariptir ve sürekli hastadır. Victor, kızı Josy’i doktora götürdüğü gün kaybolur ve bir daha kızı Josy’i bulamaz. Aradan dört yıl geçmesine rağmen kızı Josy’den bir iz yoktur. Kızının ortadan kaybolmasıyla çalışamaz hale gelir ve işten ayrılır. Bir röportaj teklifi alır. Bu teklifi kabul eder ve hem yalnız kalmamak hemde röportajın cevaplarını hazırlamak için ailesinin adadaki evine gider. Victor’ın yanına tedavi olmak isteyen ve şizofreni hastası olan Anna gelir. Tedavi için kabul etmek istemese de Anna’nın hikayesi ilgi çekici gelir. Çünkü kızı Josy’nin kayboluşu ile Anna’nın yazdığı hikaye arasındaki benzerlik nedeniyle kızımın kayboluşunun üzerine gitmesine neden olur.
Burada ilk ipuçutu yakalıyoruz ama ‘acaba mı?’ sorusu ile ilerliyoruz. Çünkü her şey göründüğü gibi değildir. Yazar be ara vermeye ne de sıkılmaya izin vermediğini fark ettim, iki kitabında da. Olaylar, olayların ilerleyişi, karakterler, karakterlerin analizleri, karakterlerin olaylara verdiği tepkiler mükemmeldi. Tavsiye ederim. Keyifli okumalar.
Nasılsınız? Umarım iyisinizdir. Bugün her ne kadar dışarıda kitap okumayı planlasam da evde kalmayı tercih ettim. Kitabımız akıcı ve güzel. Yazarımızın okuduğum ilk kitabı ve sinemaya da yansımış bir kitap. Kitaba ne kadar bağlı kalındığını bilmiyorum. Kitabımız üç kısımdan oluşuyor; ilk kısımda ana karakterimizin hafıza kaybı yasamasıyla geçmişine dair bir iz arar, ikinci kısımda ana karakterimizin günlüğünü okuyoruz, üçüncü bölümde ise ufak bir anı ile hatırlamasıyla yaşadıklarının hesabını sorması ele alınıyor. Akıcı, sürükleyici ve ana karakterimizin gözünden, düşüncelerinden sanki yaşıyormuşuz gibi hissettiğimiz bir kitap. Keyifli okumalar. 🌸
