Nasılsınız? Umarım iyisinizdir. Dün ilk kitabı bitirdim, bugün sabah yolda ikinci kitabı bitirdim ve spor sonrası üçüncü kitabı okuyup bitirdim. İlk kitapta Mustafa Kemal Atatürk’ün doğa sevgisi, eğitime verdiği önem, çocuklara verdiği değer, insana verdiği önem ve edebiyat ile sanatçıya verdiği değere dair öyküler yer almakta.
İkinci kitapta öğretmenlere verdiği değer, çiçeklere verdiği değer, yazarların üslubunu ve anlatımını güzel bir dille eleştiren, değişim içni fikir verirken kurmadan yapan, ileri görüşlülüğüne dair birçok hikaye var. Kaynağını bulamadığı yerlerde kişilere ulaşıp doğruluğunu öğrendikten sonra yazması oldukça güzel.
Üçüncü kitapta ülke içi gezileri, çocuk sevgisi ve ilgisi , vasiyeti ve anılarına yer verilen öyküler vardı. Üç kitapta resimler br alınan yerler ile desteklenmesi güzeldi. Tavsiye ederim. Keyifli okumalar. 🌺
Nasılsınız? Umarım iyisinizdir. Kitaba doymayan biri olduğumu iyi anladım. Çünkü elimdeki kitaplar bitmeden yenilerini aldım. 🙈 Kızıl Veba ülkeleri bitiren, milyonlarca insanı öldüren ve medeniyeti geriye götüren bir mikrobun ta kendisi. Amerikalı bir profesör olan bu ihtiyar nasıl olduğunu bilmeden bu salgından sağ çıkan nadir insanlardan biri. 2013’te New York’ta ortaya çıkan bu hastalığın medeniyeti nasıl geriye götürdüğünü okuyoruz. Yazar yaşadığı dönemlerde herhangi bir salgına tanık olmadı ama mikrobiyolojinin öncülerini ve bilimsel araştırmaları takip edişi ile muhtemel geleceği kaleme almıştır. Bir çırpıda okuduğum ve okurken çok beğendiğim bir kitap. Keyifli okumalar. 🌸
Nasılsınız? Umarım iyisinizdir. İsviçre’nin Cenevre kentinde, Rhone nehri üzerinde yer alan bir adada yaşamını sürdüren, ünü ülke sınırlarını aşaran mucit bir saat ustasının öyküsünü okuyoruz.Din ve bilim çatışması, kibrin açtığı kötülüğü ve sonunda kazananın olmadığı bir öyküyü okuyoruz. Dini benimseyiş ve kibirden kurtuluş ile değil, büyük bir çöküşle sona ermesi bir hüzün bıraktı. İyilik kavramı ile özdeşleştirilen din, kötülük kavramının karşılığı olarak gösterilen kibri yok ediyor ama bu arada bilime ne olduğu sorusu ya da hikayedeki konumu tamamen cevapsız kalmış ve buradan güzel bir tartışma konusu olur, bence. Farklı düşüncelere ve araştırmaya itmesi güzeldi. Asıl mesele saatler neden durmuştu ve Zacharius Usta ile saatleri arasında gerçekten bir bağ var mıydı? Bunu düşünmek biz okuyuculara kalıyor. Keyifli okumalar. 🌺
Nasılsınız? Umarım iyisinizdir. Kitabımız Korkusuz Kız isimli yelkeninin Dunkerque yakınlarında görülmesiyle başlıyor. Yelkenlinin sahibi ve ilk kaptanı Jean, yeğeni Marie birlikte seferdeki oğlu Louis’i beklemekte. Louis üç aydır seferde ve limana yaklaştığında ticaret girişimi yapılacaktır ve oğlu ile yeğenini evlendirecektir. Ama Louis yeleknlide yoktur. İkinci kaptan Andre, Louis’in mürettebattan iki kişiyi yanına alarak hasarlı olan başka bir yelkenliye gittiğini ama dönmediğini ve gerekli aramaların yapıldığını, bulunamadığını söylemiştir. Jean, oğlunun hayatta olduğuna inanarak bir yardım seferi düzenler ve Korkusuz Kızı, kendi kaptanlığı işe kuzeye doğru götürür. Marie kendini kaybetse de sefer katılır. Tayfa aynıdır ama kuş başlar. Grönland’a giderler ve buzullar arasında bir kuş geçirirler. Aşk, dostluk, evlat sevgisi gibi birçok konu arka planda çok iyi işlenmiş. Keyifli okumalar. 🌺
Nasılsınız? İlk dört ay nasıl geçti, anlamadım. Yazarın daha önce iki kitabını okudum. Ve okuduğum iki kitabı sevdim ama bu kitabını çok sevmedim. Akışı ve içeriği güzel ama anlatımını beğenmedim, bu kitapta. Hem kitabı hemde kitabın içindeki kitabı okuyoruz ve bu beni yordu. Henry ana karakterimiz ve Soykırım ile ilgili kitabı ilgi görmese de sevilen, seven bir yazar. Radikal bir kararla tam yazarlığa küserken eline geçen pakette yer alan Gustave Flauvet’in kısa hikayesi gelmiştir ve bu hikaye hiç yayımlanmamıştır. Bu hikaye ayrıca tiyatrolaştırılmış bir şekilde gönderilmiştir. Henry’nin iç dünyasına girdikçe, bu yayımlanmamış hikayenin de içerisine giriyoruz. Keyifli okumalar. 🌺
Nasılsınız? Umarım iyisinizdir. Kitap hapishaneye giren Profesör Darrell Standing'in hapishanede yaşadıklarını ve zihinsel gücünü kullanarak geçmiş yaşamlarına yaptığı yolculukları ele alıyor. Yazarın anlatımını, akışı ve içeriği beğendim; ayrıca yazarın hukuk sistemini ve cezaevlerini eleştirmek amacıyla yazması kitabı daha da güzel bir hale getirmiş.
Porfesör Darrell Standing asılacağı günü bekleyen bir mahkum ve hapishanedeki hayatını yazmaya karar verir ve profesörün ağzından yazılması oldukça etkileyeci ve güzel bir hale getirmiş, okunmasını kolaylaştırıyor. Yazar, profesörün ağzından hapishanede yaşanan korkunç olayları anlatırken bir yandan da sistemi mükemmel bir şekilde eleştiriyor. Tavsiye ederim. Keyifli okumalar. 🌺
Nasılsınız? Umarım iyisinizdir. Dün başlayıp bugün biten bir kitaptı. Anlatımı ve içeriği beğendim. Balonla Beş Hafta, üç İngiliz’in Afrika’yı balonla kat ettikleri yolculuğu anlatıyor. Kitabın yayınlandığı yıllarda, Avrupalıların Afrika’yı keşfi devam etmesi ve kitabın ünlenmesinin de bu duruma dayanıyor. Roman, Dr. Samuel Ferguson’un balonla Afrika kıtasını geçme fikri ve ana karakteriniz Ferguson önce uşağı Joe’yu ve sonraavcı arkadaşı Dick Kenedy’yi bu yolculuğa ikna edip, Ferguson tarafından yapılan Victoria adını verdikleri balonla yolculukları anlatıyor. Yolculuklarının bilimsel olarak iki amacı var. Bunlardan ilki, Nil nehrinin kaynaklarını bulmak ve keşfetmek, ikincisi de daha önce yapılmış olan keşifleri birbiri ile ilişkilendirerek bağ kurmak. Yolculuklarının ilk durağı Hint Okyanusu’nun kıyısındaki Zanzibar oluyor ve buradan itibaren çeşitli zorluklarla karşılaşan ekip, yolculukları boyunca karışık bir rota izlemek zorunda kalması yer alıyor. Bu zorlukların arasında yerliler tarafından yenme tehlikesinden, balonlarına saldıran akbabalar gibi çeşitli şeylere yer veriliyor. Tüm zorlukların üzerinden kararlıkla gelen üçlünün yolculuğu, Afrika’nın batı ucu Senegal’de son bulması yer alıyor. Keyifli okumalar. 🌺
Nasılsınız? Umarım iyisinizdir. Ana karakteri kendime benzettim, inadı nedeniyle. Ana karakter bir Londralı değil de bir Karadenizli sanırım diye düşündüm; tıpkı benim gibi Karadenizli diye. 😂 Anlatımı ve aklı çok beğendim. Londralı bir beyefendi olan Phileas Fogg, üyesi olduğu Reform-Kulüp’te gazetesini okurken seksen günde dünyayı dolaşmanın mümkün olduğunu öğrenir ve bunun üzerine bir araştırma yapar. Ayrıca bu araştırmasına ek olarak hesaplamalar da yapar. Bu olağanüstü yolculuk 19. yüzyılda sanayi devrimiyle gelen tren ve buharlı gemi gibi toplu taşıma araçlarının nasıl olduklarını anlamamızın ve dönemin insanları işe hayatlarını anlatmamızın yanı sıra bu gezi 1869 yılında açılan Süveyş Kanalı sayesinde yapılabilmekte olduğunu fark ediyoruz.
Kulüp arkadaşlarıyla bu yolculuğu seksen gün içinde tamamlayacağına dair bahse tutuşan Fogg, aynı gün uşağı Passepartout’yla birlikte Londra’dan ayrılır. Kimse ona inanmaz. Bu meydan okumayla başlayan bin bir türlü maceraya, bir polis soruşturmasıyla, bir de aşk hikâyesi eklenir. Ve geziyi kaybetmeye on dakika kala herkesi şaşırtarak kazanır. Yayımlandığı 1972 yılından beri popülaritesinden hiçbir şey yitirmeyen Seksen Günde Dünya Gezisi yazarın en sevilen yapıtlarından biri olduğu hem yetişkinler için basımı hem çocuklar için basımı hemde yıllar içinde birçok yayınevinden basımı ile anlıyoruz. Verne’in ulaşım olanaklarının gelişmesiyle “küçülen” dünyasına, artık elektronik çağa adım atmış ve geleneksel medyanın yerini yeni medyaya bırakmasıyla bir “küresel köy”e dönüştüğünü de kitabı okunurken fark ettim. Keyifli okumalar. Tavsiye ederim.
Nasılsınız? Umarım iyisinizdir. İlk öncelikle karakterlerimizden başlamak istiyorum. Leman Hanım, Şükrü Paşa’nın tek kızı ve tek varisi. Davut Bey, Leman’ın kocası ve babasından kalan mirası çılgın fikirleri için harcıyor. Mürşide, Leman’ın büyük kızı, Pakize Leman’ın küçük kızı ve Galip Bey hem Pakizenin eşi hemde Muammer’in babası. Ayla Muammer’in eşi, Dündar Bey Davut’un eski arkadaşı. Şükrü hem Muammer hemde Ayla’nın arkadaşı. Nesime ise Galip’in kuzeni.
2. Abdülhamit’in baş eczacılarından Şükrü Paşa’nın tek varisi Leman Hanım, eşi Davut Bey, Mürşide, Galip Bey, Muammer ve Ayla beraber yaşamaktadır. Kısacası tüm karakterler bu evde ve dikkatimi çeken şey ise bu karakter hiçbir işte çalışmamakta. Herkes Leman’ın eline bakıyor ve eski lüks, kalabalık hayatı sürdürmeye; Şükrü Paşa’nın devamlılığını sağlamaya çalışıyor. Ama borçlar artar ve para azalır. Rehin olarak verilen ev boşaltılır, borç karşılığında. Galip sefil hayatından biriktirdiği parayla bir apartman dairesi aldığı ortaya çıkar ve buraya taşınırlar. Leman Hanım yaşananlardan dolayı felç geçirerek yönetimi torunu Muammere bırakır ama Muammer onun yerini tutamaz. Çünkü bir ümidi, amacı ve beklentisi yoktur. Her şeyden uzaklaşmak, düşünmemek ve sorgulamamak için bir süreliğine avukatlık yapar. Bir üste her şey onu oyalasa da her şey içinde büyür ve işi ile siyaseti bırakarak; Ayla, Şükrü ve Nesime’yi evden uzaklaştırmaya çalışır. Bunları yaparken Leman, Davut ve Dündar ölür; Mürşide yüzünden ise Muammer kaçar. Cebindeki bir lira ile bir otele sığınır ve kayıp haliyle biter. Keyifli okumalar. 🌺
Nasılsınız? Umarım iyisinizdir. Kafesi ve tamirhanesi olan Juan’ın ve Alice’in yolcuları boğaz tokluğuna çalışan elamanları Norma ve Kit var, ana karakter olarak. California kırsalında seyreden otobüs seferi, arabanın arızalanması ile iptal oluyor ve işletme sahipleri müşteri memnuniyeti için odasından fedakarlık yapıp ayrılıyor. California’da kuzeyden güneye inen büyük otoyolların birinde, Asiler Köşesi diye anılan bir dört yol ağzı kitaba ismini veriyor. Juan Chicoy Asiler Köşesi ile San Juan de la Cruz arasındaki otobüs hattı bayiliğini devralınca otogar olmuş.Karakterlerin zıtlığı oldukça güzel. Tavsiye ederim. Keyifli okumalar. 🌸
Nasılsınız? Umarım iyisinizdir. Herkesin ramazan bayramını kutlarım. Nice bayramlarımız olsun. Kitabı Giresun Çalıkuşu Kitabevinden aldım ve Bülent abinin tavsiyesi üzerine aldım. Biraz gecikmeli olsa da okuyup bitirdim. Elimde okunacak 8 kitap kaldı. Onları da sizlerle paylaşacağım. 🌺
Evet,kitabımıza gelince; merak edip alıp almamakta kararsız kalınca Bülent abiden tavsiye üzerine aldığım bir kitap. İyi ki de Bülent abi al oku demiş. İki cildi okumak 2 günümü aldı. Oldukça beğendiğim serilerden. Kitabımızın iki cildinde de Gemi Mühendisi olan Hans Castorp, kuzenini ziyaret etmek için sanatoryuma giden, çeşitli hastalık be personelin tartışmalarına dahil olan bir karakter. Etkileşimler ve deneyimleri sayesinde kendi inanç ve değerlerini sorgulamaya , hayatın anlamı üzerine düşünmeye başlar. İsviçre Alplerindeki bir tüberküloz sanatoryumda geçtiğini; insanların varoluşu, felsefeyi, aşkı ve psikolojik olarak değerlendirmesini araştırdığını da belirlemeliyim. Ana tema olarak yaşanın anlam arayışı, insanın varoluşunu anlama mücadelesi ama bu kitaptan önce Victor F. Frankl’ın İnsanın Anlam Anlayışını okuduktan sonra okursanız daha iyi olur. Sanatoryum ortamı metafor işlevi götürür ve her bir karakter nihilizm, idealizm, spiritüalizm gibi birçok farklı yaklaşımı temsil ediyor. Kültürel ve siyasi değişimler üzerine bir yorum. Bireycilik, milliyetçilik, bilim ve teknolojinin hem insan hem toplum üzerindeki etkisi, 1. Dünya Savaşını Avrupa üzerindeki etkisini de irdeleyen bir kitap.
İki ciltte Hams’ın sanatoryumda geçirdiği 7 yılı ve bu yedi yılda yaşadıklarını; toplumsal, bireysel, ailesel olarak ve psikoloji, din, felsefe üzerinden anlatılıyor. Keyifli okumalar.
Nasılsınız? Umarım iyisinizdir. Yazarın dört kitabını okumuş, sadece bir çocuk kitabını okumadım. Yazarın okuduğum dört kitabında da terk edilmişlikler, yarım bırakılmışlıklar, hayal kırıklıkları, mutluluk ve mutsuzluk gibi temalar işlenmiş.Yazarın çocuk kitabını okur muyum? Hayır. Yeni kitap çıkartırsa okur muyum? Hayır. Belki de bu kadar üst üste okuduğum için yazarı okumak istemiyorumdur ama aynı konuların farklı hayatlar üzerinden anlatılması bence eksi bir yön. Keyifli okumalar. 🌸
Nasılsınız? Bu kitap yorumumdan sonra bir kitap yorumu daha paylaşacağım ve bugünlük kitap paylaşımım bitecek. 10 kitabı ise yavaş yavaş kimseyi sıkmadan paylaşacağım. Yazarın okuduğum iki kitabında olduğu gibi yarım kalmışlıklar, gidenler ve gelenler, geride bıraktıkları, mutluluk be mutsuzluk, yarım kalan aşklar, terk edilmek, evleri insanları terk etmek ve nicesini işlemiş. Okuduğum üç kitabı da birbirinden farklı hayatların yer aldığı bir kitap. Keyifli okumalar. 🌸
Günün 7inci kitabının yorumunu paylaşınca fark ettim ki pazar günlerini sevmiyorum. Eğer evde isem ve yapacak hiçbir şeyim yoksa bir tek pazarı değil o günü de sevmiyorum. Günüm kitap okuyarak ve alan eğitimi ile geçti ve yarın olsa da çıksam diye bakıyorum. 😂
Kitabımıza gelince bir anda başlatıp biten aşklar, terk edilişler, annelik hayalleri, yalnızlıklar, çaresizlikler, yarım kalan hesaplar ve pişmanlıklar, düşüp kalkmalar, umutlar, mutluluk ve mutsuzluklar gibi birçok şeyi, hayata dair her şeyi birbirinden farklı hayatlar üzerinden anlatıyor, yazar. Sohbet havasında yazması kitabın içine gitmeyi, yazarla sohbet ediyormuş gibi hissetmek ve sorgulamak oldukça güzeldi. Tavsiye ederim. Keyifli okumalar. 🌸
Nasılsınız? Umarım iyisinizdir. Bugün yorumlarımla sizi bunalttım ama bayram nedeniyle okumakta zorlanacağım İçin şimdiden okuduğum kitapları paylaşayım istiyorum. Neden son gün ya da bir gün içinde bu kadar çok kitap yorumu yapıyorum bilmiyorum.
Yazarın ilk kitabı. Dört kitabı ve bir çocuk kitabı varmış, yazarın. Bir sürü öyküden oluşuyor. Her bir hikayede yaşanmışlıklar, hayal kırıklıkları, mutluluklarda üzüntülerde, birçok duygunun yer aldığı; insanların birbirleri ile içtenlikle ve doğallıkla kurduğu ilişki, yol keşişleri yer almakta. Keyifli okumalar. 🌸
Nasılsınız? Bugün sizleri kitap yorumu ile biraz boğacağım, sanırım. Şimdiden özür dilerim. Ana karakterimiz Dr. Jekyll, insanın içinde hem iyi hemde kötü tarafın bulunduğunu, biz insanların da bu iki zır kutbun birleşiminden meydana geldiğini düşünüyordu. Ana karakterimize göre asıl problemimiz, bu iki zıt kutbun sürekli çatışması ve bunu yapmak için başına açtığı dertleri ele alıyor. Dissosiyatif ve bipolar kişilik bozuklukları ile ilişkilendirdim. Ve kitapla ilgili birçok makale, incelen yazılmış. Birçok kez sinema,tiyatro ve 123 kez filme aktarılmış. Çizgi filmlere baktığımızda ise Bugs Bunny ve Tweety gibi nirçok çizgi filme de eklenmiş bir kitap.
Yazarımız vereme yakalandığı zamanda çığlık atarak utandığı bir kabustan sonra, aklında kalanları hemen yazmaya başlamış ve kitabımın ana taslağı çıkmış. İnsanın içindeki iyi ve kötü, birbiri ile sürekli çatıştığını, yüzyıllardır bu çatışmanın devam ettiğini, hangi taraf baskın olursa insanın ona dönüşeceğini belirtiyor, yazar. Ana karakterimiz, kötü tarafı yenerse saygın taraftaki hayatına devam edeceğine inanmaktadır ve bunun için uğraşmaktadır. Suç işlese kötü yanı yapmış olacaktı ama bunu kanıtlayamazdı. Ana karakterimizin darki bebekliklerini yaşaması, deneyimlemesi ve başına gelenler ele alınmış. Keyifli okumalar. 🌸
Nasılsınız? Umarım iyisinizdir. Bol okumalı ve alan eğitimi videosu izlemeli bir gün oluyor. Pazarları sevmemem nedenim evde hiç vakit geçmemesi ve vakit geçirmek için ya aralıksız okuyorum ya dizi / filme sarıyorum. Yazarın anlatımını ve akışı beğendim. İlk kitapta (Dere Ülkesinin Yolcusu Hero 1 -turuncu kapaklı kitap) ana karakterimiz Emin, babasına baba diyemediği için hero dediği için adı hero olarak kalmış. Herkes onu Hero diye çağırıyor. Teknoloji çağında, teknolojiye bağımlı olmadan doğayla, arkadaşlarıyla, ailesi ve akrabaları ile çok güzel vakit geçiriyor. Her şeyi sorgulamasını ayrı sevdim.
İkinci kitapta ise (mavi dışlı kitap, Derenin Öyküsü kitabı) okuma yazmayı öğrenme yaşına gelmemiş Hero, yani Emin okuma ve yazmayı mektup arkadaşı için dedirdi sayesinde, dedesi ile çalışarak öğrenmiştir. Bu öğrenme sürecinde oldukça heyecanlıdır ve meraklı, öğrenmeye hevesli ve çabalayan gencimiz en yakının vefat haberi ile çok üzülür. Ben yazarın anlatımını ve iki kitabının içeriğini de oldukça beğenim. 9 yaş ve üzeri iki kitap. Keyifli okumalar. 🌸
Uyumadan hemen önce okuduğum, yaklaşık 1 saat içinde bitebilecek bir kitap. Yazarın ilk tefrika roman denemesi 77 yıl sonra Haziran,2023 'te kitaplaşmış. Belirli bir yerde, bu romanı gazetede yazmayı kesmek zorunda kalmış. Memuriyet yaşamına dair bir eleştiri kitabı. Memuriyetin, geçinmenin, hayatın zorluğunun ne kadar zor olduğunu ve diğer bir yandan da hayattan zevk almanın yolları üzerine düşündüren bir kitap. Keyifli okumalar. 🌸
Nasılsınız? Umarım iyisinizdir. Bugün hem yazarın diğer kitabını ve hem de ofis ile ev kitaplığımı da sizlerle paylaşarak bunalttım. Ama paylaşmasam olmazdı. Kitabımızı oldukça beğendim. Yazarın anlatımını, kalemini ve akışı oldukça başarılı, güçlü ve güzel. Ana karakterimiz bir ağrı ile doktora gittiğinde kısa bir sürede öleceğini öğrenince dünyası başına yıkılarak intihar etmeye karar verir. Bunu yapmaya kalkıştığında ise esrarengiz bir kadınla tanışarak bir anlaşma yapar, intihar etmeyi bir ay erteleyecektir. Bu bir ay içerisinde tüm hayatı boyunca maruz kaldığı yalanlar, ondan saklanan sırlar, yüzleşmeler, kaderin gidişatını değiştirecek yüzleşmeler ile geçen bir ay. Ölümün varlığını kabul etmek, yüzleşmek ve bu yüzleşme ile iyileşmek. Tavsiye ederim. Keyifli okumalar. 🌸
Nasılsınız? Umarım iyisinizdir. Yazarın daha önce Bugün Kalan Hayatımın İlk Günü isimli kitabını okudum. Okuduğum her iki kitabında da kendi içimde yolculuğa çıktım. İyi ki de yazarla tanışmışım. Yazarın diğer kitabı olan Yaşamadan Ölmeyeceğim isimli kitabına başlayacağım. Beni yazarla tanıştıran ve hem ofis hem de ev kitaplığımın mimarı Giresun Çalıkuşu Kitabevi sahipleri dünya tatlısı Bülent abi ile eşi Pınar ablaya ne kadar teşekkür etsem az. 🥰
Kitabımıza gelince anlatımı ve akışı oldukça beğendim. Başarılı bir avukat olan ana karakterimiz, oldukça başarılı bir hukuk şirketinden teklif alır. 3 aylık deneme sürecinde şehir dışına çıkmadı ve verilen görevleri yerine getirmesi gerekmektedir. Ve kabul edip etmemekte kararsız kalsa da kabul ederek gider. Sonrasında ise gönderildiği gezide kendi yolculuğunda kendi hayatıyla ilgili yüzleşmeler, hesaplaşmalar ve değişim yaşamasını, yeni bir düzene geçmemesini ele alıyor. Tavsiye ederim. Keyifli okumalar. 🌸
Nasılsınız? Umarım iyisinizdir. Yerel seçim için oy kullandıktan ve ehliyet aldığından beri kullanmadığım arabayı kullanma sonrası ve öncesi okuduğum bir kitaptı. Oldukça keyifli ve akıcı bir kitaptı. Sadece anlatımın yoğunluğu ve dili kullanım şeklini çok sevmedim. İngiltere'den Güney Amerika’ya gemiyle yapılan bir seyahatı ele alıyor ve sömürgecilik yapan Güney Amerikan el Gemi olmak üzere iki mekan var. Birde Rachel’ın dışa açılma, seyahati, eğitimi söz konusu. Kalıpların dışına çıkan bir yolculuk olması, toplumun alaycı anlatımı güzel ama anlatım şekli beni çok yordu.
Güney Amerika’da Otel ve Rachel’in ailesiyle kaldığı tepedeki ev olmak üzere iki mekan var. Mekanları kişilerle birlikte vermesi oldukça baydı. Karakterler ile mekanlar içiçe geçtiği için beni sıktı. Yazarın okuduğum iki kitabında da çok koptum. Çünkü mekan, kişiler, anlatım çorba oluyor bende; içiçe bir şekilde verildiği için. Keyifli okumalar.
Nasılsınız? Umarım iyisinizdir. Sabah başlayıp, öğleden sonra sevap ederek bitirdiğim bir kitap. Oldukça keyif aldığım; tarihsel bir romantik kitap ve yazarın dili, anlatımı ile beni oldukça yoran bir kitap. Yazarın bilinç akışı tekniği ile ve farklı üsluplarla kitaplarını yazdığını öğrendiğim için merakla okudum, her ne kadar kitap beni zorlasa da. Olay örgüsü, mekan tasvirlerinin gerçekçi oluşu, dönemin atmosferini iyi sunması oldukça iyiydi ama anlatım o kadar yoğun ki ve dil ağır geldi ki zorlandım. Birinci Dünya Savaşı sırasında geçen ve romantik karakterlerinizin hayat hikayelerine, yaşam biçimlerine, iletişimlerine tanık olmak güzeldi. Kitapla beraber Londra’ya gitmek ve birinci dünya savaşı dönemi Londrasına gitmek mükemmeldi, her şeye rağmen. Keyifli okumalar. 🌸
Nasılsınız? Umarım iyisinizdir. Bugün işte müsaitliğim olunca ve yolda gelirken okumaya başladığım, şimdiden annemi beklerken okuyup bitirdiğim bir kitap. Roman kırklı yaşlarına yakın ana karakterimiz Seher’in, bir sırt çantasıyla, Hristiyanlıkta Hac yolu olarak görülen Portekiz’in Porto şehrinden Santiago’ya bir yolculuğa çıkmasını ele alıyor. Ama bu yolculukta yaşananlar da ele alınıyor. Seher’in çocukluğuyla yüzleşecek, hesaplaşacak, bu yolculuk esnasında yaşayacağı maceralar, tanışacağı yabancılar karşısında, sancılı ve sarsıntılı yaşamının ardında olan ve bir kadının varoluş öyküsüne eşlik edeceğiz. Yolculuğun bize ayna gibi gelmesinin sebebi yazarın gerçek yaşamında da böyle bir yolculuğa çıkmasının nedeni yatar. Bunu da bir röportajından anlıyoruz.
Ana karakterimiz Seher, annesi tarafından terk edilmiş, dedesinin ölümüyle beraber bir ev gerçeğinden ayrılmış, babasının yanına gitmemek için başka başka akrabalarının evinde yaşamış bir çocukluğun kendisidir. Bu yüzden kendi benliğini bulamamış bir bireyin hiçbir eve ait olamayışının arayışında bu yolculuk hem bir kaçış hem bit buluş hemde psikolojik tahliller oldukça güzel.
Aidiyetsizlik duygusunu romanında o kadar iyi içselleştiriyor ki karakterle birlikte sarsılıyor,yaşıyoruz.. Seher’in yola çıkmak için gizemli bir planı vardır ve üniversite arkadaşı olan Kader’le buluşarak Finisterra’ya geçmek istiyor. Onun anlattığına göre, Santiago yolunun sonunda dünyanın da sonuna gelindiğine ve okyanus kıyısında var olan bir kasaba ve bir deniz fenerine rastlanılacağına inanılıyor ve bu inanışı test etmek istiyor. Kaderin hikayesini de hayal kırıklıkları ve pişmanlıklarla taşıyacak olan ana karakterimiz Seher, bu yolculuğu tamamlamakta ısrarcı. Seher ve Ogo birbirine çok zıt karakterler ama iyi dostlardır. Seher’in nefreti, hırçınlığı ve kırgınlığı Ogo’ya değil; herkese. Bağlandığı her şeyin onu terk edeceğine tüm kalbiyle inanmış biri ve bu yüzden Ogo ile aşk yaşayamıyor. Kaybetme korkusu da etkili.
Kitabın arka kapağında yazdığı gibi: “…hayata tutunmak için inanmaya mecbur kaldığımız bütün yalanlar günü gelince açığa çıkıyor. Ve sonra biz ölmüyoruz. Daha kötü bir şey oluyor. Öğrendiklerimizle yaşamaya devam ediyoruz.” Keyifli okumalar.
Nasılsınız? Umarım iyisinizdir. Uykusuz kalmama değen bir kitap oldu. Aşk acısı çeken kişi kendi küçük kıyametini yaşarken, bir başkasının sorununu görmez ancak bu bir yerlerde büyük ya da küçük bir kıyamet yaşandığı gerçeğini de değiştirmez. Kitabımız aşk acısı çeken Feribe’nin, kimseyi umursamadan hayatta kalma çabasını işliyor.
Yazarımız ana karakterimizin acıklı hikâyesini mizahla sarıp sarmalamış ve mükemmel, sürükleyici, akıcı, keyifli bir ortaya koymuş. Baş karakterimiz Feribe, rutin bir evlilik hayatı sürerken nasıl olduğunu anlamadan kendini yasak bir aşkın ortasında bulur. Kitabın içeriğini “Güzel ama yanlış bir ihtimal, tadını yitirmiş doğrudan evladır çoğu zaman. Bir yanlışı sırf güzel olduğu için sevebilir insan.” diyerek özetler. Çoğu bilim insanının aşkı obsesif-kompülsif bozukluk olarak tanımladığını bilen Feribe, ancak yüksekten düşünce nedametle hatırlar bu tanıyı.Ki obsesif kompulsif bozukluk için Psikolog Tolga Erdoğan'dan destek aldığını teşekkür metninde paylaşmış.
İnsan olan aldanır. Zaten insan hep aldanır. Düşünce ve duygularına göre davranır, yönelir. İnsanların kendi başlarına çözemedikleri problemlerini fırsata çevirip, cüzdanlarını şişiren kişi ve kurumların sayıca hayli fazla olması, Feribe’nin uzun süre yaptığı şeyi sorgulamasına sebep olur. Ve her şeyi unutmak için ne yapabilirim derken kendine uygun bir merkez bulur. Ve böylece Mazi İmha Merkezi’nde (MİM) derslere başlar. Burası aracılığı ile hiçbir şeyin unutulmayacağını ama etkisinin nasıl azalabileceğini öğrenir.
Kurgu, geçmiş ve bugün arasında kurulan akslarla örülmüş. Bu da biraz yordu. Sanırım yazarı üstüste okumamdan kaynaklı.Kitap boyu Feribe’nin aşkının yasını okuyoruz ve bir yerden sonra bayıyor. En azından beni baydı. Çünkü çok yoğun yaşıyor. Bu yoğunluktan adamı bile unuttum. Klasik terk edilme evrelerini ve sorgulanmayı yaşar. Daha fazla Spoi vermeden tavsiye ederim. Keyifli okumalar.
Nasılsınız? Umarım iyisinizdir. Yazarın ilk romanı ve yazarın anlarımını, dilini ve akışını çok sevdim. 43 yaşında aldığı haberle hayatı tamamen değişen Süreyya’nın kendi hayatını anlattığı bir kitap. Süreyya, kendi hayatını başkası yazmış gibi yazar ve kendisinin yazmış olduğunu çok çok sonradan anlıyoruz. Ama Süreyya’yı yeteneksiz be bir hevesle yazdığını düşünen kötü karakterimiz NY, kitabın güzelliği yanında kalakalır. Ki bence burada NY, yazarımızın kendisi ve kendisine karşı bir ironi yapıyor.
Kitabın diğer kahramanları olan Nihal, Kasım, Çiğdem, ve Müşide karakterinin hayatlarına da tanık oluyoruz. Bu da romanın çok katlı olduğunu görüyoruz. Süreyya’nın çocukluğundan beri insanlardan kaçarak ve sıkışmıştık hissiyle büyüdüğünü görüyoruz. Bunun sebebini de ilerleyen sayfalarda annesinin yokluğundan olduğunu öğreniyoruz. Fakat onu terk eden annesi ile yıllar sonra annesinin onu araması ile değişir.
Yazar, ayrıca ülkemizin son 50 yılını ve Süreyya’nın hikayesini tarihi olaylar (depremler, darbe, operasyonlar, saldırılar) ile tüm karakterlerin hayatları ile özleştirerek anlatıyor. Yazarımızın birçok eser ve sanatçıya gönderme yapması ayrı güzeldi. Sevilmek, geçmiş ve gelecek, terk edilmişlik, çocukluk, şike olmak, aramak, kaybolmak, bellek, birey ve toplum, yaşam ve ölüm gibi konuları da ele alıyor. Roman boyunca birçok mekana ve insana dair şeyler de okuyor, öğreniyoruz. Ki içlerinden en önemlisi Süreyya ile ilgili olan Asude Apartmanı.
Süreyya ve telefondaki annesi tarafından hikayeyi okuyoruz ama daha çok Süreyya’dan okuyoruz. Eksik parçaları ise annesinden dinliyoruz. Hem tanıdık hemde birbirine uzak iki kadının hayat hikayeleri oldukça dikkat çekici ve hüzünlü. Süreyya, annesi ile hesaplaşmadan hiçbir şeyin düzenleyeceğinin farkındadır ve annesi de bunu fark eder. Tavsiye ederim. Keyifli okumalar.
Nasılsınız? Umarım iyisinizdir. Paylaşsam mı paylaşmasam mı derken geçen hafta okuyup bitirdiğim bir kitabı sizlerle paylaşmak istedim. Osmanlı polisiyesi olarak geçen bir kitap ve günümüze sadeleşerek, dili günümüz Türkçesine uyarlanarak yayımşanmış bir kitap. Bir köşkte işlenen cinayetin araştırılma süreci o kadar sürükleyici, akıcı ki ve içine alan bir kitap. Savcı yardımcısı Hüseyin Macit Bey ve polis müdür yardımcısı Muhsin İzzet Bey’in katili bulma macerası Sherlock Holmes’ün katılımı ile daha da güzel olmuş.
Nasılsınız? Umarım iyisinizdir. Ana karakterimiz Adalet, doktor görüşmesi ile kötü bir haber alır. Yaptığı ilk günahın bedeli olarak düşündüğü bu haber için düzeltirse her şeyin düzeleceğine inanır. Eski sağlığına dönmek için çocukluğuna döner. Kitabın en başından beri ona haremlik eden, sıradışı bir arkadaşı ile bu yolculuğa çıkan ana karakterimiz Adalet’in hem bu arkadaşı ile ilişkisini hemde üçüncü sayfa haberlerini biriktirmesi sıradışı yanlarını gösteriyor.
Baba ve boşluk duygusunun sorgusunu yaparken ve bu sorguya nasıl girdiğimizi çözmeye çalışırken geçiyor. Adalet’e gelen cesaret ve güvenle sesini yükseltirken, biz okuyuculara, en azından bende iç rahatlaması yaşandı. Bu iç rahatlamayı aşk ile yapmıştır. Yazarın güzel ve güçlü bir kitabı var ama ben içine girmekte başta çok zorlandım. Sonradan ise kitap bitmese dedim. Keyifli okumalar.
Nasılsınız? Umarım iyisinizdir. Okumakta zorlandığım ve iki kez yeniden başlamak zorunda kaldığım bir kitaptı. Ama iyi ki de bırakmamış, okumak için kendime ısrar etmişim. Hikâye Haşlanmış Harikalar Diyarı ve bir başka gerçeklik olan Dünyanın Sonu arasında dönüşümlü olarak aktarılması, biz okuyucuları yoruyor, bence ama bu evrenlerin birbiri ile bağlantılı olduğunu sonraki sayfalarda anlıyoruz ve alışıyoruz. Haşlanmış Harikalar Diyarı’ndaki ana karakterin fazlasıyla ifadesiz, kayıtsız olması, yaratılan evrenin bağlantılarının da kopuk olması benim için sıkıcılık unvanını kazanması beni sıktı ama bir o kadar da kendime benzettim. Bir de Murakami’nin okuduğum tüm kitaplarında merkeze koyduğu tek bir erkek karakterin farklı evrenlerdeki deneyimlerini okuyormuşum gibi bir etki bırakmaya başladı. Öte yandan bambaşka ve acayip bir yer olan Dünyanın Sonu’nda olanları ise çok cılız bir merakla takip edebiliyorsunuz ki tüm romanın en güzel yeri burası, bence. Ancak klasik bir Murakami tasvirini yani yemekler, müzikler ve kent yaşantısı içindeki küçük detaylarla süslenmiş bir hikâye anlatıcılığı karşılıyor,biz okuyucuları.
Özellikle hikayede karakterlerin isimlerinin olmaması,yaptıkları meslekler veya dış görünüşlerinde göze çarpan detaylar üzerinden hikaye boyunca tasvir edilmesi ilk etapta gözüme çarptı ve bu beni rahatsız etti. İkinci olarak hikâyenin kilit noktası psikoloji ve insanlık için hala büyük bir kısmı muamma olan bilincin katmanları ve nasıl işlev gösterdiğidir. Bu anlamda paralel olarak ilerleyen iki mekândaki benzer noktalar bir alt metin oluşturmuş ve okumayı daha zevkli hale getirmesini sevdim. Kahramanın kendisini sıkışmış ve huzursuz hissettiği, bir an önce kaçmaya çalıştığı bir mekânda, yaşama odaklanması gerekirken, birden nereden geldiği belli olmayan bir ilgi ile günü ve saati tahmin etmeye çalışması bunun en iyi kanıtı olduğunu düşünüyorum. Tavsiye ederim. Keyifli okumalar. 🌸
Nasılsınız? Umarım iyisinizdir. Yazarın kalemini beğendim. 18 yaşındaki bilim meraklısı ve kimyager olmak isteyen Elinor, babasını çalışma odasında ölü bulmasıyla hayatı değişir. Elinor’un kız kardeşi Marienne ise babasının yönettiği dedektiflik bürosunu çalıştırmayı hayal eder ve Elinor ile Marienne her şeyin kendilerine kalacağını düşerken, her şeyin bey kız kardeşe kaldığını öğrenince yıkılırlar. Baba ise şüpheli ölmüştür. Babanın şüpheli ölümünden sonra katil kimdi? Tavsiye ederim. Keyifli okumalar. 🌸
Nasılsınız? Umarım iyisinizdir. Bugün hem ders çalışma hem iş hemde kitap okuma ile saati 16:45 ettim. Akşama ise önümüzdeki haftanın planını yavaştan planlayıcıya yazma, ofis çöp atma, üç günlük plan, kitap okuma ve çalışma var. Erkeklerin seçim hakkı olduğu, kadınların ise bu seçimleri ya kabul etmek ya da reddederek sonuçlara katlanmak zorunda olduğu bir dünya düşünün. Bu dünyada hukuk alanında kariyer yapmak isteyen 16 yaşındaki ana karakterimiz Lizzie, annesinin evlilik ısrarlarına rağmen babasının hukuk bürosunda çalışarak geleceğini şekillendirmeye çalışıyor. Londra sosyetesini şoke eden cinayetle hem avukat babasının gözüne girmeye hemde geleceğini şekillendirmeye çalışması için çözmeye çalışması ile kendini bir olayın içine sokar. Tavsiye ederim. Keyifli okumalar. 🌸
Nasılsınız? Umarım iyisinizdir. Öldürülen ve dövülen kadınlara ithaf edilerek yazılmış ve İstanbul sözleşmesinin önemine vurgu yapılan bir kitap. İki hikayeden oluşan bir kitap. Oldukça beğendiğim bir kitap. Bir tarafta ezilen, hayaller elinden alınmış bir kadının hikayesi ve bir tarafta boşanmak isteyince elindekileri almak isteyen, gelicem diyip 4 yıl sonra gelen eşe karşı güçlü olmaya çalışan bir kafının hikayesini okuyoruz. Keyifli okumalar. 🌸
Nasılsınız? Umarım iyisinizdir. Maëlle her şeyi kontrol altında tutmaya çalışan, yoğun tempoda koşturmaktan kendi mutluluğunu önceliği yapmayı unutmuş, Parisli mutsuz bir kadın ve en yakın arkadaşı Romane ile buluştuğunda öğrendiği gerçek sonucunda (Romane kanser olduğunu öğrenmiştir.) bir seçim yapmak zorunda kalır ve ondan istenen uzun, zorlu bir on günlük yolculuğa çıkar. Böylece mutluluğa giden ama bolca şeyler öğrendiği, yüzleştiği hikâyesi de başlamış olur. Böylece geçmişi, bugünü ve geleceği ile barışır. Bolca not aldığım bir kitap. Tavsiye ederim. Keyifli okumalar. 🌸
Nasılsınız?Umarım iyisinizdir. Dün başlayıp ve hiç uyumadan bitirip ofise gittiğim yeni bir güne merhaba. Yazar,otobiyografik bir kitap yapmamasına rağmen otobiyografik öğeler taşıyor diyor. Çünkü hem yazarın kendisi hemde başkarakter Philip gibi anne ve babası öldükten sonra amcasının yanında yaşamıştır, tıp fakültesine gitmiştir. Maugham'ın eşcinsel eğilimi olduğunu öğrendim,kitap bitikten sonra hayatını araştırırken ve bir kızı hamile bıraktıktan sonra onunla evlenmek zorunda kalmıştır. Philip'in hayatında ise böyle detaylar yok ama onun da hayatı çok parlak değil.
Çocukluk çağından olgunluk çağına kadar geçen sürede Philip’in yaşamını ve hissettiklerini anlatıyor,yazar. Dokuz yaşında ilken tanışıyoruz Philip ile. Doğumunda ilk esareti ile,ortopedik bir engel olan "yumru ayak " ile doğmuş ve ilk tanıştığı şeyde budur. Küçük yaşlarda çok fark etmese ve etkilemese de ilerleyen yaşlarda onu birçok faaliyetten geri bırakacaktır.
Annesi ölüm döşeğinde iken son kez görüp öpmek istemedi ile başlıyor, kitap. Çocukluğundan dolayı, olayları analayamaz diye düşünürken daha sonrasında Philip’in ben merkezci bir karakter olduğuna tanık oluyoruz. Rahip olan amcası ve yengesi onu yanlarına alırlar. Ailesinden çok fazla bir gelir kalmadığı için idareli kullanırlar. Hiç çocuğu olmayan yengesi kendi çapında çok sever ve çok iyi bakıp, ilgilenerek büyütür, Philip 'i. Philip de onu sevdiğini düşünse de arkasını döndüğü an unutur. Amcası ise soğuk ve duygusuz gudubet bir adam.
Amcası gibi bir din adamı yapmak isterler ve Philip'i yakınlarındaki bir yatılı okula gönderiler ama büyük bir inanç bağlanıp ettiği dualara yanıt alamayınca dinden uzaklaşmaya başlar . Hayatı ve kendini sorguladığı bir aşamada okulu bırakarak,dil öğrenmeye Almanya'ya gider. Orada tanıştığı arkadaşları sayesinde düşünceleri de değişir gelişir. Evine döndükten sonda Philip iş arayışına girişir. Bundan sonrasında hayata atılmaya ve kendi yolunu bulmaya çalışan bir genç görsek de bu genç ben merkezciliği ve ukalalığım ile çıldırtıyor. Keyifli okumalar. 🌸
Nasılsınız? Umarım iyisinizdir. Bu hafta okuduğum güzel bir seri idi. Maksi Gorki Çocukluğunu, babasının ölümüne dair hatırladığı bulanık anılarını anlatarak başlamasıyla daha ilk cümleden biz okuyucuları içine çekiyor. Babasının ölümünden sonra annesiyle birlikte ninesi ve dedesiyle birlikte yaşamaya başlaması ve yaşadıklarını ele almadı ile ilerliyor. Maksim Gorki, annesine karşı beslediği saf katıksız sevgiye rağmen annesi sadece arada bir hayatına girip çıkan bir hayaletten ibaret olması oldukça ilgimi çekti ve merak uyandırdı. Gorki’nin hayatında asıl yer edenlerse birlikte yaşadığı ninesi ve dedesidir. Bir mıknatısın iki ayrı kutbu olan nine ve dede, Gorki’nin hayata bakışını şekillendiren yegane iki isimdir. Dedesi, dönemin Rus toplumundaki erkeklerin ev hayatındaki bir tablosunu çizerken; ninesi ise Gorki’nin hayatına dokunan yegane isimdir. Dini hikayelerdeki kutsal bir karakter gibi olan ninesi sayesinde Gorki hayata bağlanmıştır. Yine de 17 yaşında intihar etmeye çalışmıştır. Maksim Gorki “Çocukluğum”da Rus insanın günlük yaşantısını, yaşadığı problemleri, hayatlarında sıkıştıkları noktalara dair bize bir ayna olması, okurken o döneme gitmemizi sağlıyor. O dönemde insan ilişkilerinde yapılan acı ve yanlış şeylerin yıllar geçmesine rağmen hala devam ettiğini görmekle kalmıyor yaşıyoruz.
İlk kitaptaki çocukluğundan sonra Aleksey’in hayata karışmasında yaşadıklarını okuyoruz. 19. yüzyıl Rusya’sının gerçekleriyle yüzleşen Aleksey, büyüme çağında birçok farklı işte uğraşıp her türlü insan karakterini tanımak, görmek ve gözlemlemek zorunda kalmasıyla hayata bakışı, düşünceleri değişir. Fakat Aleksey, bu hayatıyla aynı birçok hayat görüyor. Ne insanla,hayvanla,doğayla yapabiliyoruz ne onlarsız yapabiliyoruz. Anlamak ne mümkün değil. Rusya’nın katı rejimi, toplumsal farklılıklar ve kadına zulüm ağır geldi,bana. O zamanki zorluklar form değiştirse de şimdi de var.
Ekmeğimi Kazanırken'in sonunda Kazan'a doğru yola çıkmıştı Aleksey'in amacı üniversiteye gitmekti.Kitap isminden birçok üniversiteye gittiği sanılsa da aslında üniversite yıllarında, üniversiteden çok insanlardan öğrendilerini öğreniyoruz.Birçok insanla tanışması yer alıyor. Okuduğu kitaplar, seçtiği kitaplar ile herkesin dikkatini çekmeye devam ediyor. Yüzlerce yıl okunacak kitaplar yazmasının ardındaki hayat kinayesini kendinden okumak ne güzel. Keyifli okumalar. 🌸
Nasılsınız? Umarım iyisinizdir. Yazarla tanışma kitabım ve yazarın iki kitaplık serisinin ilk kitabı Ben, Claudius. Her iki kitabı da Claudius’un bakış açısından Roma’ya ve Roma tarihine bakıyoruz. Benim gibi tarih severler için güzel bir kitap. Sevmeyenler için güzel bir başlangıç olabilir ve yer yer sıkılabilirsiniz. Julio Claudian Hanedanı ismi ilk beş Roma İmparatorluğu için kullanılan bir ifade olduğunu öğrendim. Augustus, Tiberius, Caligula, Claudius ve Neron olmak üzere beşe ayrılıyor, bu haneden üyeleri. Kendisiyle yani Claudius hanedanıyla beraber ilk dört imparatorluğun dönemlerin Claudius anlatımıyla tanık oluyoruz ve kendi tarafından da anlattığı için yer yer subjektif olduğunu yazarımızın anlatımından ve bu anlatımını da yaptığı araştırmalardan aldığını çıkarıyoruz. Bolca savaş, entrika ve Roma’nın toplumsal ve siyasi hayatıma tanık olduğumuz bir kitap. Homeros’tan bol bol alıntı var. Olimpos tanrılarına tapma ve adakları da görüyoruz. Tarihe ek olarak mitoloji de katılması oldukça güzeldi. Aile o kadar kalabalık ve o kadar büyük bir geçmişi var ki beni kitap boyunca kim kimdi diye geri dönmelerle yordu. Kekeme oluşu, çocukken geçirdiği hastalık yüzünden topl kalan Claudius, ailesi dahil herkes tarafından dışlanarak budala olarak nitelendirilmiş. Engelli oluşu ailesi tarafından saklı tutuluyor ve yok sayılıyor. Bu da siyaset ve savaşa katılmasına engel olunmasına ve imparator olma ihtimalinin yok sayılmasına neden olmuş. Bu nedenle tam bir kitap kurdu oluyor, Claudius. Okumak ona imparatorluğun değil cumhuriyetin doğru bir yönetim olduğunu öğreniyor ve düşünceleri değişmeye başlıyor. Ama bu düşüncelerin gerçekleşmesi imkansızdır. Çünkü Augustus kendini tanrılaştırıyor. Tiberius ise Augustustan sonra gelmiş ama korkak olduğu kadar koltuk sevdalısı biri. Caligula ise skandalları ile meşhur biri. Yeğeni Caligula’nın şeyrnalıkları yüzünden sağ kalmayı başarabilmedi büyük bir mucize. Çünkü Caligula, Claudius’u yenmek için soytarı rolüne girmek ve akıl hastası gibi davranmakla geçiriyor hayatını. Sevdiği insanların intihar ya da öldürülmesi ile devam ediyor,hayatına Claudius. Oldukça beğendiğim ve hayran kaldığım bir kitap oldu.
Asıl olayların olduğu ve görünmeyen kısımların göründüğü kitap. İlk kitapta anlatıcıydı, şimdi Roma’nın sahibi. İlk kitap İmparator nidaları ile asker kollarında taşınması ile bitmişti. Cumhuriyeti getirmeyi başarabilecek miydi? Nankör topraklarına yenilikler getiriyor ve çok çalışıyor, Claudius. Claudius’un biricik eşi ve aşkı ve gudubetlikte Livia’yu aratmayan Messelina istediği her şeyi yaptırıyor ve yapıyor, Claudius sayesinde. Stoacı felsefecilerden Seneca’yı görmek güzeldi. Tarih ve felsefenin birleştirilmesi oldukça güzeldi. Buna rağmen 13 yıllık hüküm sürmesinde birçok başarıya imza atar, Claudius. Yaptığı fetih ile kalıcı katkısı oluyor ve herkes ona güvenip, seviyor. Roma’nı n sınırları genişler. Son zamanlarsa oğlunun koruyamamasına şaşırdım. Yaşlandıkça her şeyi kabullenmesi ve ölümü beklemesine ayrı şaşardım. Neden tarihçiler dahil herkes onu beceriksiz ve aptal zannetti / buldu? Tavsiye ederim. Keyifli okumalar. 🌸
Nasılsınız? Kitap okumama rağmen paylaşım yapamadım ama güzel bir kitapla karşınızdayım. Hepimiz dönem dönem kısır döngüye giriyoruz ve bu alışkanlıklarımız, rutinlerimiz, her şeyin rutine binmesi ile bilinçsizce girebiliyoruz ve olumsuz olaylar, bir söz ile kendimiziz ikinci kez bir şans verip hayatımıza yeniden başlıyoruz. Ana karakterimiz Camille’yi kendime çok yakın hissettiğim bir kitaptı. Camille bir trafik kazası geçirir ve bu kazadan sonra Akut Rutinizm ilke ilgilenen Rutinolog Claude Dupontel ile tanışarak hayatının ikinci kısmında hayatının tek bir hayat olduğunu fark ederek daha verimli ve güzel bir hayat için çalışmalar yapar, farkındalıklar yaşar. Keyif aldığım bir kitap. Keyifli okumalar. 🌸
Nasılsınız? Umarım iyisinizdir. Uykusuz kaldığıma değen bir kitaptı. Bugünde serinin ikinci kitabını günün müsait olunca okuma fırsatım oldu. İlk kitap kırmızı kapaklı plan Hilal Şehir kitabı. İlk öncelikle ilk kitabı özet geçeyim. Fantastik ve romantik olduğu kadar yetişkinlere yönelik bir kitap serisi. Ana karakter Bryce, Fey kralı’nın reddedilmiş yarı insan yarı fey olan biri. En yakın arkadaşı öldürülene kadar partiden partiye giden biriydi. Arkadaşını kaybedince ölü gibi yaşar ve geçmişte kısılıp kalır. Arkadaşının ölümüne benzer ölümler yaşanınca kendini soruşturma içinde bulur. Bryce’a yardım edecek olan kişi Vali Micah’ın kölesi Hunt. Yazarın ilk okuduğum kitabı gibi biraz sıkıldığım ve okumayı düşünmediğim bir seri ama ikinci kitabı almış olduğum için okudum. Kafa karıştırarak yazdığı için sevmedim. O kadar detaylı o dünyayı anlatmış ki koptum bir ara. O dünya ve soruşturma baya bi sayfa alıyor. Karakteri tanımak ve anlamak bile uzun sürdü. Dakika karakterini çok sevdim. Onun dışındakileri pek sevmediğim ve beğenmedim. Birçok şey yarım bırakılmış, eksik ve kesilmiş hissi verdi. Çok fazla detay olması, uzatılması, yarım bırakma ve kesme hoşuma gitmedi. Bütün gecemi kitaba vermeme değdi. Çünkü yazarın başka bir kitabını daha okumama kararımı serinin bu kitabı, ikincisi ve bu seriden önce okuduğum kitap etkili oldu.
İkinci kitap mavi kapaklı olan Gökyüzü ve Nefes Hanesi. Kitap yine çok detaylı idi. Yani genç yetişkinlere hitap eden ve kitap seçiminde daha dikkatli olmam gerektiğini anladığım, bol anlatım bozukluğu olan bir kitaptı. Serinin üçüncü kitabını okumayı düşünmüyorum. Sırlar, Bryce’ın insanları sürüklemesi ve diğer her şey hayal kırıklığı idi. Farklı ağızlardan okumak her iki kitapta da beni zorladı. Yazarın duyguları geçirememesi beni diğer kitaplarını da okumayacağım kesinleştirdi. Belki yazarın Cam Şato serisi ile başlasam farklı olurdu. 🌸
Nasılsınız? Umarım iyisinizdir. Kitabın başlığını bu sefer büyük harflerle yazmak istedim, farklılık olsun istedim. Kitaba başladım ama bazı yerler karışınca bi daha başa alıp okumaya başladım. Serinin diğer kitaplarını okur muyum bilmiyorum. Çünkü beni zorladı ve yazarın diğer serisini okumaya başlayacağım. Ona göre karar vereceğim. Tamli, Lucien, Rhysand, Feyre ve nice karakteri,yeri akılda tutmak zor oldu,benim için. Ben olsam kesin kurtulamaz, akıl edemez dediğim çok nokta oldu. Periler ormanında oldukça iyi bir şekilde korundu, Feyre. Ben olsam ordan sağ çıkamazdım. Tamlin ve Lucien arasındaki sonsuz saygı, sevgi, güven, dostluk ve kardeşlik bağı beni çok etkiledi. Gerçek hayatta keşke böyle olabileceğim birisi olsa dedim. Genç yetişkinlere hitap eden bir kitap. Feyre’nin aşması gereken 3 tane görev var ve nasıl yapacak diye merak ettim ama devamını okur muyum bilmiyorum. Keyifli okumalar. 🌸
Nasılsınız? Umarım iyisinizdir. 16 Ocakta başlayıp bugün bitirdiğim bir seri. İlk kitap Çarpık Aşk, ikinci kitap Çarpık Oyunlar, üçüncü kitap Çarpık Nefret ve son kitap Çarpık Yalanlar. Seriyi kesinlikle beğenmedim. Grinin Elli Tonu serisinin tanında hafif kalıyor, cinsellik kısmı ama hem cinselliği hem anlatımı ve akışı hemde karakterlerin bu kadar egoist, kendini beğenmişliği ve bencilliği beni çok rahatsız etti. On sekiz yaş ve üstüne hitap eden bir seri. Neden bu kadar popüler olduğuna dair bir fikrim yok. Yeğeniniz, çocuğunuz, kardeşiniz; kısacası on sekiz yaş altı bir yakınınız okuyorsa elinden alın ve kitabı almak isterse almayın. 🌸
Nasılsınız? Umarım iyisinizdir. Yazarın Yarasalar ve Ötanazi Okulu serilerini bitirdim. Çıkardığı yeni serinin ilk kitabı ama daha devamını okumayı düşünmüyorum. Çünkü genç yetişkinlere (12-16 yaş arası) hitap ediyor , tüm kitapları. Anne babayı öldürünce 1 yıl matem tutan Ukde nasıl oluyorsa bir kaza geçirip 25 sene öncesine,1998 yılına gidiyor. Babasının arkadaşı çok kötü birisi ise neden görüşüyor, anne alkolikse nasıl öldürebiliyor ve kazayı nasıl geçiriyor anlamış değilim ve soru işareti olarak kaldı. Babasının arkadaşı Eflah’ın evinde işe girip nasıl o insanlara katlanıyor ve tabularını aşk için yıkıyor. Tavsiye edemiyorum, beğenmediğim için ama okumak isteyenlere keyifli okumalar. 🌸
Günün sın kitap yorumu ile karşınızdayım.Yarın yazarın diğer kitabını okuyacağım için çok heyecanlıyım. Beni şaşırtan bir sonla bitmesi güzeldi. Ters köşe olmanın en güzel haliydi ,sanırım. Ötanazi Okuluna karşı son bir direniş ile çıkan savaşta saflar belli olur. Yeni bir ırk yaratmak adına yapılan bu okulda ana karakterimiz Yeşli, sadece zayıf kalbi için değil; serumun etkisinde olan herkes için bu savaşı kazanmak zorundadır. Yüzleşmeler, annesine kavuşması ve kavuştuktan sonra yaşananlar ile oldukça yükse dozda gerilimli güzel bir kitaptı.Hangi yaş grubu için uygun derseniz ortaokul öğrencileri için uygun bir seri olduğunu ve ortaokul grubunun beğeneceğim bir seri. Bu gruba tavsiye ederim. Keyifli okumalar. 🌸
Nasılsınız? Bugün sizlerle iki yorum paylaştık,şimdi üçüncü yorumum paylaştıktan sonra dördüncü kitabın yorumunu paylaşacağım ve bitireceğim, bugünkü yorum paylaşımımı. Yazarın diğer kitabını yarın sizlerle paylaşacağım. Tüm kitap boyunca ilk iki kitaba dair bütün sorularıma cevap buldum, diyebilirim ve bu nasıl nane baba dediğim bir kitap oldu. Yeşil ve arkadaşları okuldan kaçma planı yaparlar ve kendini hiç istemediği yerde bulur, arkadaşlarıyla. Hiç ummadığım biri onu ve arkadaşlarını saklar. Bolca yüzleşmeli bir kitaptı ve sevmemesi gereken bir kişiyi sevmeye, bağlanmaya başlamıştır. Son kitabı merakla okuyorum. Çünkü sonunu çok merak ediyorum. Yazarın yeni kitabı olan ‘Öyle Bir Uğradım’ yarın okuyacağım. 🌸
Bugün sizlerle hasta olduğum için okuyup paylaşmadığım kitap yorumlarımı paylaşacağım. Serinin ikinci kitabında kafama hala bir baba kızını neden sevmez ve onu böyle bir okul gönderir, bir anne kızına bir gün iyi bir gün kötü davranır ve lakap takar sorusu var. Ana karakterimiz Yeşil, ölmeden önce güvenli son durağa gitmek ister ve herkesin sahip olmak istediği kalbin bedelini ağır öder. Önceki kitaptaki sorularıma cevap buldum ama hepsine değil ve yeni sorular eklenerek devam ediyor, seri. Cennet ile cehennemi aynı anda yaşarken oradan kurtulmanın yollarını da aramakta. Seriyi önerip önermemekte kararsız kaldım. Kesin olarak son kitapta söyleyebilirim ama şu anlık 12 yaş üstü bireylere hitap ediyor. Ve okuma alışkanlığını yeni kazanacak olanlara güzel bir seri. 🌸
